patlıcanlı pilav

gene yanlış insanla yanlış zaman konuştum. neyse güzel sonlandı!

patlıcanlı pilav yaptım öyle böyle olmadı dedi, bilirim o arpa şehriyeli patlıcanlı pilavını şemsa’nın. bir koca kaseyi mideye indirirsin, daha yok mu dersin! o kadar şahanedir.

dedim ben de yapıcam, evde patlıcan var, -bu sene her patlıcan mevsimi olduğu gibi gene patlıcan ateşine yakalanmış durumdayım zira- ıvır kıvır herşey var, pirinç az, arpa yok! gene yedim azarı, zira kepekli pirinçle patlıcanlı pilav mı olur dedi, olacak dedim, canım ister! neyse tarifleştik, o anlattı ben hı hı sesleri çıkardım, ve bir iki malzemeyi değiştirerek, koyuldum pişirmeye.

bilip bilmemek değil mühim olan, tarifleşecek arkadaşlarımın olması! şükürler olsun!

küp patlıcanları zeytinyağında çevirdim, ne yüzdü yağda, ne de haşlanmış patlıcana benzedi, tam karar oldu. sonra onları alıp aynı tavaya, ki bu le creuset 30cm kapaklı, orta derin olan tava-tencere, soğan ve bir acı biberi attım, yağda saydamlaştılar azıcıkda renkleri döndü, o arada bahçemden reyhan çiçeklerini de üstüne ekledim, sonra file sarımsak ve kabuğu soyulmuş küp domatesleri de. suyunu saldırmadan, pişirip, tuz, karabiber, biraz daha reyhan çiçeği attım. altı tutmaya yakın, çevirip üzerlerine kepekli yıkanmış pirincimi ve en sonda patlıcanları ekleyip, suyunu da katıp, sabrıma teslim oldum.

sonuç: kepekli pirincin bıraktığı kıvam, keşkek öncesi bir kıvam oldu. tadı şahane, maydanoz çok yakıştı, bir dahakine taze soğan da koyacağım piştikten sonra, ılıyınca. öyle bir tat istiyor sanki, bir çıtırlık, bir aykırı keskin tat ağızda… kepekli pirincin beyaz pirinç gibi ağızda yok olmaması ise benim ayrıca sevdiğim bir durum, bir çiğnemelik de olsa dirilik veriyor yemeğe. bu tuba’nın kepekli pirinçle patlıcanlı pilavı oldu. afiyetle yendi!