yazın bu kadar çabuk ve ani gelmesine bozuğum. mayısın son gününden haziranın ilk güne değişen hava durumu ve kiminle konuştuysam hepsinin sözleşmiş gibi eee bugün bir haziran demesi, ona da bozuğum.
zaten sıcakla aram yok, kış çocuğuyum, yaz sıcağıyla nedense sanki ikizmiş gibi gelen kötü haberlerden de illahlah dedim doğrusu şu iki günde!
bir iyi şey, metin ustamın yeşil biberleri büyümüş ve ilk posta biberini yedim, incecik, tatlı, yoğun aromalı bu biberleri özlemiştim doğrusu. metin ustamın bir sürü ektiği alan, kullandığı da solucanlı toprak olunca, bir de kendisi yetiştirince bunları yıllardır kaçınılmaz müşterisiyim kendisinin. domateslere daha var dedi dün sordunca, ben de bekliyorum dedim. bekliyorum da. organik pazardan dayanamayıp bir sefer aldığım domateslerin o kadar lezzetsiz olması zaten beni iyice sinir etti, ama mevsim geliyor daha. bekleyeceğim.
hem organik olan herşeyin tadi güzel olacak diye birşey yok. maalesef. en iyisi ilkel tarım, eski çiftçilerin yaptığı, köylülerimizin yaptığı.
geç gelen ilkbahar da çabuk bitti zaten. yediğim onca enginara rağmen, hatta geçen gün ee yetti enginar artık desem de, gene de çabuk bitti gibi geliyor bir yandan da.
durum, kafa karışık hissiyatlar da. neyse ki dolaptaki erik, kiraz, ve dut beni biraz toparlıyor, bir de eeen baştan seyretmeye başladığım x-files dizim, bakalım kaç seneye bitecek…