en rutubetli günlerden biri olan pazartesi eve dönüyorum şemsa’yı aradım. naaaber dedik karşılıklı, bira içiyormuş, buz gibi… yaptığım salaklık bir! aç susuz, tüm gün bir o yaka bir bu yaka koşturup, ben neyime şemsa’yı aç susuz ararım ki? evde bira da yok! sokakta benden bir küfür çıktı. neyse devam ettik konuşmaya benim kafa birada kaldı ama. sonra birden döküldü; kıymalı makarna yanına çoban salata. salaklık iki.
ulan tuba tüm gün bir simit, üç salatalık, 5 kahve, 1 ayran yemiş içmişsin, şemsa’yı ne diye açken ararsın… zaten onunla konuşup da acıkmayan bir insan varsa ya hastadır ya da rahatsız.
eve girmiştim o saate kadar, daha bir aç ve susuz olarak… evde şahane salatalık malzemem var ama başka yiyecek yok. derken… firik gördüm, kavanozun dibinde, az kalmış ama yeter bize akşamlık. hemen buzluktan bir tane tavuk suyu, tencereler çıktı, tahtalar salata için hazırlandı… kırmızı soğan, bol reyhan, salatalık, biber, domates ile bir koca salata, üzerine beyaz şarap sirkesi ve az limon, bol zeytinyağı, Maldon tuz…. yanına da tavuk yağı, tereyağı ve tavuk suyu ile pişirilmiş sade firik pilavı!