yemek, tam bir onun sapı, bunu çöpü tamlaması aslında.
canım karidesli makarna istiyor, acılı filan ama kabuktu kafaydı uğraşmak da istemiyoruz.
karideslerin kafalarını ayırdım, kabuklarını soydum, bir kuyrukları kaldı üzerlerinde. soyduğum kısımları ağır ateşte zeytinyağında evirdim çevirdim, bıraktım, aromaları zeytinyağına geçsin diye. esas karideslerin ise üzerlerine azıcık zeytinyağı ve annemin kolinin içine koyduğu, ön taraftaki saksısından kestiği taze kekikleri de parçaladım, azıcık sichuan biber ekledim. kenara.
o arada makarnanın suyu kaynamaya koyuldu. ona da bol iri tuz.
karideslerin kabuklarını süzdüm yağdan ayırdım. o güzelim yağa gelişigüzel doğradığım bol taşköprü sarımsağını ve birds eye chili ufaladım, elleri göze sürmedim! köpüklendiler, ama yanmadılar, karidesleri ekledim, coz! bir iki çevirdim, canları ne ki zaten, hem zaten altı kalın çelik tavada pişiyorlar, aldım bir kevgirle sarımsak ve karidesleri kenara, aynı yağa, fatoş’un her yaz sonu bana kavanoz kavanoz yolladığı, kendi bahçesinde yetişen domateslerden hazırladığı domates püresinden ekledim, bir iki yaprak daha taze kekik, bodrum limon kabuğu rendesi, makarnanın süzmeden önceki kayama suyundan iki kaşıkcık, harıl harıl fıkırdıyor, tıkırdıyor, tuz, biber kontrol, gizli malzeme olarak bir iki damlacık elma sirkesi, tatları toparlasın, kaldırsın diye, sos tanesiz olduğu için hemen istediğim kıcama geldi, üzerine pişmiş karidesleri de kattım, gene tuz, biber kontrol, hemen üzerine süzdüğüm makarnayı, incecik kıyılmış maydanoz, bir iki çevirdim, altını kapattım.
ben makarnayı sosu ile piştiğinde bir iki dakika dinlendirmeyi severim. ılınmaz ama o kaynarlığı gitsin isterim. zaten az pişirdiğim için makarna hamur olmaz. sosu emer, tatları karışır. hem de istediğim ısıya gelir, hani o her tadı aldığınız ağız yakmayan sıcaklık var ya, o.
karidesler, makarna, acı, domates, maydanoz tam oldu. hayalimdekini tabağa dökebildiğim için şükrettim.