Bu İnsanlar Sizin İçin Çalışıyor
18.01.2015, Radikal
Şıkır şıkır örtüler, pırıl pırıl kadehler, bardaklar, ışıl ışıl servis takımları… Gelecek müşteri sayısına göre düzenlenmiş oturma düzeni, kontrol edilmiş içecek envanteri, servis personeli ise son kontrolleri yapıyor salonda. Buz kovaları parlatılmış, kadehte sunulacak şaraplar açılmış, gerekenler büyük bir buz küvetine konulmuş. Işık kısılıyor, müzik başlıyor, geceye hazırlanıyor restoran. Mutfakta ise hummalı bir ön hazırlık hakim. İlk gelecek siparişten önce malzemeler kontrol ediliyor, ön pişirmeler bitmiş, tavalar tencereler hazır, tabaklar keza, üniformalar gıcır, bıçaklar keskin. Görünmeyen tarafta bulaşıkhane de istasyonunu boşaltmış, gelecek olan kirli ordusuna karşı gardını alıyor.
Her gün böyle. Biz eğlenmeye, yemek yemeğe, kutlamaya, buluşmaya, güzel vakit geçirmeye çıktığımız her gece, gittiğimiz her işletmede, her gün bu hazırlıklar var. Bizim güzel bir yemek deneyimi ile işletmeden ayrılmamız için o işletmenin tüm personeli uğraşıyor. Onların da işi bu. İşyerleri de restoranlar. Bu işten para kazanıp, ailelerini geçindiriyorlar. Tıpkı herkesin, tüm meslek gruplarında her gün yaptığı gibi.
Peki, biz rezervasyon yaptırıp, son dakika gitmemeye karar verip, bir de zahmet edip işletmeye haber vermediğimizde ne oluyor… Son zamanlarda rezervasyon sistemi ile çalışan şef, işletme sahibi olan arkadaşlarımdan çok dinlediğim bir konuydu, dertliler, haklılar… Onlara iki soru sordum. Rezervasyon yaptırıp, haber vermeyip gelmeyen müşteri hakkında ne düşünüyorsunuz ve bununla ilgili bir şey yapıyor musunuz? Başlarına gelmiş olaylardan ben utandım doğrusu…
Kaan Sakarya ve Aylin Yazıcıoğlu, Nicole Restaurant:‘Gelemeyecek ise haber vermesini arzu ederiz. Bir gün öncesinden ve hatta o gün de arayıp konfirme ediyoruz, kesin geleceğim diyor. Rezervasyon saat 7’deymiş. Saat 8 olmuş hala gelmemiş. Aramaya zaten tenezzül etmemiş. Umarım başlarına bir hastalık gelmemiştir diye de düşünüyoruz ama, emeğe bu ne saygısızlıktır diye de. Dolu sandığımız restoranda iki masa boş kalırken, geri çevirdiğimiz müşterilere güzel bir akşam yaşatabilecekken iki taraf da bu zevkten mahrum kalıyor.
Başvurduğumuz çare ise, 4 veya 6 kişilik rezervasyonlardan ön ödeme almaya başladık. Tamamen sembolik ufak bağlayıcı bir ödeme. Zaten bu parayı restoranda harcayacaklar. Tabii ki arayanların yarısı buna karşı çıktı. Dört kişilik bir grupta dört kişi de ayrı yere rezervasyon yaptırıyor ve trafiğe göre canları ne isterse oraya gidiyorlar.’ diye de ekliyor.
Pes! Bu kadar vurdumduymazlık…
Didem Şenol, Lokanta Maya: ‘Bizi çok zorluyor derim. Sekiz on kişinin rezervasyon yaptırıp gelmediği zaman zaten 50 kişilik bir restoranda çok zorlanıyoruz. Aynı gün içinde teyit etmemize rağmen, onun üzerine gelmemeye karar veriyor olmaları, biz aradığımızda telefonlarının açılmıyor olması… Bunun bir saygı olarak oturması lazım, işin ticari kısmı bir yana. Bu sadece lokantanın sahibine değil tüm çalışanlara, bu işten para kazanan herkese yapılmış bir davranış aslında.’
Yurtdışındaki restoranlar gibi kredi kartı numarasının yaptırım olarak alınması gerektiğini düşünüyor, bunun müşteriyi bir daha düşündğreceğini. Ama bunu uygulamaya geçirmiyor.
Arda Türkmen, Forneria: ‘Rezervasyon yaptırıp gelmeyen müşteri o restoranın ekmeğine kan doğrayan, çalışanların da ekmeğinden çalan müşteridir.
Kara liste yapmaya kalksan bugün Ahmet, yarın Mehmet diyecek, kapıda kimlik kontrolu haliyle yapmayacağına göre… Yaptırım gücün yok. Yapabileceğin hiçbir şey yok. Rezervasyonu yapan müşterinin insaniyetine kalmış bir durum… Cuma veya Cumartesi akşamı onun yerine başka müşteri gelsin diye bekliyorsun. Restoran birlikleri, dernekleri keşke bu işe bir çözüm bulmak için uğraşsalar…’
Arda haklı olarak sinirlendiği bir iki olayı anlatıyor; saat sekiz çeyrek, aaa biz unuttuk diyen, ben evdeyim üşendim diyen, üzme canını haftaya geliriz diyen…
Bildiğin dalga geçmek. Gene, pes!
Mehmet Gürs, Mikla: ‘İşletme için tahmin edilenden çok daha pahalıya maloluyor. Yapılan ön hazırlıklar bir yana, dolu olduğu için geri çevrilen müşterileri de kaybetmiş oluyorsunuz. Otellerde, uçaklarda ve yurtdışındaki restoranlarda no show politikası uygulanabiliyorken Türkiye’deki restoranlarda henüz aynı şeyi yapamıyorsunuz.’
Maksut Aşkar, neolokal: ‘Rezervasyon yaptırıp gelmeyen müşteriler için diyecek hiçbir şey bulamıyorum… Her şeyden önce biz zor bir iş yapıyoruz, ticari kazançlara bakılırsa, bu işi bırakıp direkt ticaret yapalım daha iyi. Bu işi paylaşalım diye yapıyoruz. Hakkımızı çalmış oluyorsunuz, emeğimizi çalmış oluyorsunuz… Sizi değer bulup, sizin için çaba gösterdiğimiz zaman, takdir edilmemiş, yüzüstü bırakılmış, aşağılanmış hissediyoruz. Kendileri bu şekilde hissetmek istemiyorlarsa, kimseyi de bu şekilde hissettirmesinler, bir telefon ediversinler…’
Onların da başına geliyor aynı şeyler. Aaa unuttuk, başka yere gittik diyen insandan kredi kartı istesen ne olur istemesen ne olur diyor Maksut. Büyük grup rezervasyonlarında ön ödeme almaya başlamışlar.
Civan Er, Yeni Lokanta: ‘Saygısızlık yapıyorlar. O masayı benim doldurman gerek, belli bir talep var, müşteri düşüncesizlik yapmış oluyor. Çok canımızı sıkmış bir durum ise, bazen ertesi gün bazen arayıp söylüyoruz.’
Bir yaptırım uygulamıyor Civan. ‘Bu işin doğasında olduğunu da düşünüyorum, belli bir fire gibi, sonuçta rezervasyonla çalışan bir iş yapıyoruz. Ne yapalım…’
Evet, işin firesi bu, ve evet hepimiz insanız, hayatta her türlü şey geliyor başımıza. Rezervasyon yaptırıp restorana gitmemek bunların en büyüğü değil, ama bir telefon edip, gelemeyeceğini söylemek bu kadar da zor olmasa gerek diye düşünüyorum.
Sonuçta kimse, kimsenin boğazına basıp da illa benim restoranımda yemek yiyeceksin demiyor ki…
Radikal linkine buradan ulaşabilirsiniz.