Huzur Uygur Lokantası
15.03.2015, Radikal
Tek yemek istediğim şey bu aralar hamur, pirinç, bulgur ve gene hamur.
Kahvaltıda pirinç erişteli çorbalar, üzerinde tazecik kişniş. Sonra nohutlu firik pilavı, bir başka gün tavuklu pirinç pilavı, yanına turşu… Bahar geldi diye sevinirken, enginar, bakla, ot beklerken bu hamur durumu komiğime gidiyor. Ege havası alınca sanırım bünyem de ilkbahara dönüş yapacak.
Hamur olunca durum, el açması hamur, bir noodle bir makarna derken kendimi lağmen yerken buldum. Bir şey için araştırma yaparken karşıma çıkmış bir lokanta vardı ve istanbulfood kendini Aksaray’da sokak ararken buldu.
Beğenmediğim dönerciyi geçince hiç girmediğim sokaklara yöneldim, iki sağ bir sol misali, sonra cam vitrindeki büyük puntolu yazıyı gördüm. HUZUR. Nedense içimi de bir huzur kapladı. Cam kapıyı açınca da gülen yüzler karşıladı beni, masama kadar eşlik ettiler. O kalabalık aksaray2dan sonra ne kadar iyi gelmişti burada olmak.
Sonra Halit daha önce yediniz mi Uygur yemeği diye sordu aksanlı Türkçesi ile. Hayır dedim, ama masadaki camın altındaki menüde gördüğüm herşeyi tatmak istiyordum.
Ben menüyü okuyayım derken çay dolu büyük bir termos ve kulplu bir çay bardağı getirdiler hemen. Hafta içi bir öğle saati idi, ona rağmen lokantaya benden sonra bir çok gelen müşteri oldu ve hepsi Uygur Türkleriydi.
Halit -ki sonra lokantanın sahibi olduğunu öğrendim- aldı siparişimi. Yalnız geldiğim için kısıtlı bir seçimde bulunabildim. Bir samsa söyledim, zaten restorana girince içecek tezgahının üzerinde fırından yeni çıkmış beni ye diye bekliyorlardı, iki adet mantı ve el açması hamurdan lağmen. Acı sever misiniz demişti, evet deyince de menüde bir lağmeni gösterip bu çok güzel diye de eklemişti. Menüdeki spagetti yazanların hepsi Uygur mutfağının vazgeçilmez lağmeni. Lagman, Lağman. Spagetti yazdığına aldanmayın, hepsi el açması hamur. Değiştirecek menüyü zaten.
Samsa fırından yeni çıkmıştı, sıcacık. İçinde ufak kuşbaşı kuzu eti ve soğan vardı, soğan zaten pişerken erimiş, et ve hamura tadını bırakmıştı. Çayla da pek güzel gidiyordu doğrusu.
Sonra lağmen geldi. El açması hamur, kuru acı kırmızı biber, sarımsak, taze soğan, tatlı kırmızı biber ve koyun et ile sotelenmişti. Kuru acı biberlerle pişiriyorlar ama onları yemiyorsunuz zaten, biberler harika bir tat bırakıyor hamura. Hamur ise harikaydı. Diri, çiğnedikçe çiğnemek istediğin, ağız dolduran, lezzetli.
En son mantı geldi, zaten ben fazlasıyla doymuştum aama mantı tatmadan da olmaz. Mantılar da siğariş geldikçe hazırlanıyor. Bir mantı neredeyse bir avuç büyüklüğünde. Buğday sirkesi ile yiyorlar mantıyı. Meyve sirkesinden çok buğday sirkesi kullanıyorlar, her masada var. Neredeyse her yemeğe de yakışıyor. Kaşığa döküp tkokladığımda bal gibi, pekmez gibi kokuyor, tadı ise uzun süre ağızda kalıyor. Yeni en favori sirkem oldu. Mantı ile yediğinizde yağın tadını dengeliyor ve hamura, ete bir üst lezzet getiriyor. Elle yemeğe başlayıp, kaşıkla içinden akan suları ve tabağımdaki sirkeyi kaşıklıyorum. Bir damla bile ziyan etmemek gerekiyor.
Uygur yemekleri benim damak tadıma çok uyuyor, hamurlar harika. Buğday sirkesi ve masalardaki acı sos daha çok yemek isteği yaratıyor. Uygur mutfağında sebzeyi genelde hamur ve eti lezzetlendirmek için kullanılıyorlar. Bol sarımsak kullanılıyor. Samsa ve mantılarındaki et ve çok az soğan var. Küçük kuşbaşı kuzu eti, biraz yağ ve bu yağ yediğiniz hamura hem sululuk hem de lezzet veriyor.
O ilk ziyaretten sonra bu yazıyı yazana kadar iki kez daha gittim, eşi dostu da yanımda çekiştirerek. Menünün çoğunu tattık. Lağmenlerin hepsi ayrı güzel. Bazıları kalın, bazıları daha ince, bazıları soslu, bazıları ise kavurma tabir edeceğim daha kuru olanlar.
Özel yemeklerini porsiyorlnları büyük. Ortaya sipariş vermek gereken cinsten. Mesela kuru kavurma tavuk. Tavuk kemikli olarak ufak parçalara kesiliyor, sonra zencefil, sarımsak, şezuan biber, taze soğanla kavruluyor, tam Uygur değil bu ama çok lezzetli diyor Halit. O kadar keyifle yeniyor ki, çubuklarla işe başlayıp, parmaklarla bitiriyorum. Yanında pirinç de isteyebilirsiniz tabii. Ama lağmenden midede yer kalmıyor. Bu et veya tavuk yemekleri pirinç veya hamurla yeniyor, bazılarında yemeğin sonuna doğru garson bir tabak kalın açılmış şeritlerde hamur getirip tabağa boca ediyor. O tabakta kalan en güzel suları da öyle yiyorsun.
Havuç salatası, ah o havuç salatası! Bir efsane! Sarımsak ve buğday sirkesi ile turşumsu hale gelmiş. Sadece onu yemeğe bile giderim. Denediklerimden bir de özel salata dedikleri hamur salatası var, sosu tahinli, buğday sirkeli ve sarımsaklı, her gittiğimde ısmarladım.
Yemekleri Halit’in tabiriyle memleketten gelen aşçılar yapıyor. Öğlen yemek yerken aşağıdan mutfaktan gelen lağmen hamurunun yapılma sesini duyuyorsunuz. Paranızı lokantadan çıkarken kasada ödüyorsunuz, gene kapıda yolcu ediliyorsunuz. Esnaf işi. Bir durağım daha oldu.