mayıs ayının yaklışık 9 günü evde olunca, ne yaptığımı, ne yazdığımı, ye pişirdiğimi, alışverişi, mevsimi, herşeyi unuttum. gidiyorum hava soğuk, gittiğim yer sıcak, dönüyorum, nerdeyim ruh hali hakim. konserler kaçtı, yani onlar değil aslında benim kaçan. daha var seyahat, bitmedi.
şimdi Roma dönüşü ağzımda cacio e pepe’nin unutulmaz tadı, Ayşegül ve Batu ile keyif anıları, uzun öğlen Prosecco’ları, domuzun her kısmı, carbonara, pizza al taglio, şarapların boşalıp dolması, sayfalarca içilecek şarap menüsü ve herdaim yemek. en mühimi dirsek espressoları. ilginç bir şekilde makinasız ve listesiz. programsız. benim için bir ilk, eve sadece sarımsakla dönmek ise tarifsiz bir hafiflik.
buzdolabında organik domates, buzlukta bazlama, tezgahta sarımsak dolu bir koca kase. bruschetta için gereken her malzeme olsa da ben gene o sulu domatesleri bekleyeceğim, zamanı sayacağım hem Ayşegül bana Ayaş domateslerini de hatırlattı, kimbilir belki yazın bir koşu gidip Ayaş domatesi alırım. bu yorgunluğa bulabilirsem biraz kuşkonmaz, bulamazsam herşeyi yeşil kocaman bir salata yapmak niyetim. bakalım kime niyet sofraya kısmet…