gelen soğuk havalar benim sürekli mutfağa girip çıkmamama sebep oluyor – sanki neden arıyorum, sanki hergün girmiyorum benim ki de laf hani- kırmızı şaraplar açılıyor, kediler bir kalorifer üstü bir kapı üstü derken devamlı uyuyor, ben de yemek pişirip reçete yazıyorum.
evvelsi gün konuşurken canımız çekti, ben de pişireyim dedim. bolliti çok acaip oldu. aslında haşlama et, et suyuna hafifçe bandırılmış ekmekler ve tabii ki şahane bir de sos. fazla birşey değil ama basit yemek en kral yemektir.
et suyuna defne, dal biberiye, havuç, soğan koydum, klasik et suyu çıkartır gibi, top karabiber de unutulmadı… etler -incik bulabildim biraz son dakika olunca- çiğnemeye gerek olmayana kadar yumuşadıklarında kapatıp dinlendirdim. kasabıma gidemediğim için kemik bulamadım haşlama suyuna ekleyecek, bir dahakine.
4 fırın, iki market gezim sonucunda olabilecek en yakın ekmeği klasik papatya ekmek olarak belirledim. maydanozlu sos içine birsürü güzel şey ekledim. ve herzamanki gibi elde yaptım, magimixx’e burun kıvırarak, zırkımla özlem giderdim. her ısırıkta etler ve sos fışkırdı, pek leziz pek neşeli bir yemek oldu. bu kış bu yemek çok tekrarlanacak gibi gözüküyor…
aşçının aklına gelmişken: önümüzdeki haftasonu sürdürülebilir yaşam film festivali var. ben animasyon film festivalini kaçırıyorum bare siz bunu kaçırmayın… pera da hem de. detaylar da sürdürüebilir yaşam kolektifi sayfasında tabii ki. aşçının hadi yapalım sesi: kola kutusundan ışık dağıtıcısı ( soft drink’ten soft box olmuş, heh! ) yapmışlar, yerli mcgyver sitesi helal olsun, biz de elalemin yaptıklarına para verelim daha. pek hoşuma gitti. sonunda coca cola birşeye yaramış. aşçının hep müzik dediği sesi: brandt brauer frick dinleyin dinletin, tabii ki tanıtan tikabasamuzik.com’a müteşekkir olun, ben öyleyim! aşçının heyecanlı sesi: USLA açılıyor, az kaldı! hepimiz uğraşıyoruz, heyecan dorukta.