Cumartesi gelip, havaya, bahçeye, anneye teslim oldum.
Akıllara zarar zeytinyağı, Yurdagül’ün yaptığı karışık unlu saç ekmeği, tamamen sinirlerimi bozdu. Hele de dolaptaki mor enginarları görünce elim ayağım tutmaz oldu.
Zeytin kurulmuş, baklalar benim gelip onları koparamamı bekler durumdaydı.
Ayağımızın tozuyla Bodrum’a inip, sübye ve kupes aldık, öğlen rakısı da içildi.
Akşam o kupesleri ızgara ettik, karınları Çanakkale’nin boklu kebabına benzer bir tattaydı, yoğun ve acı pek hoştu. Eti ise beyaz, diri, sıkı, bol yağlı ve lezzetliydi! Yerli turistin, orada yaşayanların bu balığa burun büküp, çiflik levreği almaları ise sadece ilginç benim için. Sübyeleri ise o zeytinyağı, limon kabuğu, karabiber ile attım tencereye, suyuna o sac ekmeklerini banarak, bir kadeh daha…